24.11.2009

ne olacak bu u2 hastalığının sonu...




böyle bi kitap çıkmış, yeni... taaa ay başında arkadaşım B. haber vermişti, ben de hemen sipariş etmiştim şuradan...
.
kitabın elime ulaştığı günlerden, geçen haftaya kadar forum istanbul da geçen yoğun bi şantiye süreci içinde olunca, ofise gelen diğer dergi, broşür vs. arasında kalmış... ancak bu haftasonu biraz karıştırma fırsatım oldu...
.
metinleri okuyacak kadar kitaba henüz dalamamış olsam da, sadece resimlerin bile kitabı almaya yeteceğini söyleyeblirim... bono nun daha ortaokul yıllarında bile, şimdikine yakın çapkın bakışları olduğunu ben artık biliyorum...
.
tüm u2 severlere duyurulur...

20.11.2009

get on your (biker) boots...





annemlerin burda olduğu 4 günlük 29 ekim tatili; anne, abla ve kız kardeşin biraraya gelip voltranı oluşturmasıyla birlikte alışverişsiz düşünülemezdi. her ne kadar hava durumu, bizim bu hevesimize elinden geldiğince muhalefet etmiş olsa da, biz de çaba ve sebat düzeyimizi o oranda arttırdık... ama yine de pek verimli geçtiğini söyleyemeyeceğim... bu duruma en çok, baba ve koca kişileri sevindi sanirim... neyse biz de asıl şovumuzu indirim dönemine sakladık artık, geçen seneki gibi...



bu biket botlar da o günlerde alındı işte... bikaç kez kankiyle de mango outlet turlarımızda bakmış durmuştum... o haftasonu da hava bir anda o kadar kötüleşince, ve annemlerle yaptığımız turlar sonucu bu sezon da istediğim gibi bir yağmur botu bulamayacağıma kanaat getirince, yağmur çamur şantiye ortamlarına iyi gider diyip almıştım bunları...

sonrasında şurada ve şurada, bu botlarla ilgili postları da görünce çok yerinde bir hareket yaptığımı anladım... hem fonksiyonel, hem de stylish bi durum olmuş benimkisi...



bunlar da, 7 kasım haftasonunun ganimetleri... o gun yine şeffaf ayakkabı kutusu a-box a uğramıştım, hem arkadaşım hem de annemlere  sipaririş vermek için... sonrasında da ufak bi nişantaşı turu... ve ta taam, derishow da yine acaip bi indirim başlamış... %50 + %50... uğramadan olmaz... vee hiç yapmadığım bişeydi derishow dan ayakkabı almak, ama bunları görüp, deneyince çok etkilendiğimi söylemeliyim... birkaç sezondur bu tip ayakkabıları bol bol görüyorduk heryerde... ama ben bu kadar rahatını denememiştim hiç... markasını da daha önce hiç duymamıştım, satış danışmanı bey -ki kendisi yıllardır oradadır ve ben ona güvenirim tavsiyeleriyle ilgili, şöyleki; alacağınız bişey daraltılabilir, kısaltılabilir ya da tam tersi olamaz diyorsa kesin doğrudur- kalitesi konusunda da tam garanti verince pek tereddüt etmedim almakta... 
sonra bi bakiym dedim nette, cidden ispanya da tasarım ayakkabılar üreten bilinen bi markaymış sinela ... hatta benimkilerin çok benzerine şurada da rastladım...





liste meselesi ne oldu derseniz, sizi temin ederim bunlar listenin 3 ve 4. maddeleriydi... dün akşam da tesadüfi bi şekilde,  1numaralı maddeyi, yani siyah trenchcoat i aldım... trenchcoat bi sürü insanın dolabına siyah ya da klasik bej tonuyla girmiştir, benimkine ise kırmızı...

bir temel ihtiyaç alışverişi macerası daha böyle sonuçlandı... liste yapıp o listedekileri alınca insanın içi daha bi rahat oluyormuş... şimdi 2 numara için gözümü dört açmış bulunuyorum... halledince onu da paylaşırım herhalde...

16.11.2009

çoook gecikmiş bir mim - dir kendisi...

.
eski dostum, deniz kızı nın sevgili annesi Demet cim beni mimlemişti, taaa şurada... üstüne bi hayli zaman geçti, o sıralar yazacak zaman bulamamıştım, sonrasında da unutuvermişim... ama gezinirken baktığım bir blogda görünce, birden şimşekler çaktı neyseki... geç de olsa cevaplıyorum...
.
1. Bloguna neden bu ismi verdin?
.
kırmızıyı çok severim, ne alsam elim önce kırmızısina gider... küçücükken çekilmiş, sapikca kirmizi tutkulu, kirmizi elbise, kırmızı çorap ve kırmızı rugan ayakkabılı fotoğraflarım var desem... beni ifade ettigini dusunuyorum, cok sevimli buluyorum bu ismi... bi de orhan pamuk cok severim, malum o da kullanmisti bu ismi, bkz. benim adim kirmizi....
.
2. Blog yazarken star tribiyle istediğin, olmazsa olmaz dediğin şeyler var mı?
.
yok valla, sadece boş zaman lazım bana...
.
3. En son satın aldığın garip şey?
.

.
resimdeki şeyleri aldım geçen gün... ev partilerinde çook lazım oluyo biliyor musunuz, :P kimsenin kadehi kimseninkiyle karismasin kardesim, hastalik var, saglik var, d.m.z. gribi var....
.
4. Şeker gibi olduğun anlar?
.
haftasonları sabahları, güzel bi yemek yerken, arkadaşlarımla sohbet ederken, mutfakta yeni şeyler denerken, oo daha çok... genelde pozitif yanı ağır bi insanımdır, etrafımı da bu yönde etkilerim hep...
.
5. Arkadaşım artık sormayın şunları dediğin şeyler?
.
ne zaman çocuk yapacaksınızzzzz....
.
6. Aynaya bakınca gördüğün?
.
ana göre değişir, kokoş kırmızı, mimar kırmızı, ev hanımı kırmızı, anasının kuzusu kırmızı, sevgili kırmızı, patron kırmızı, amele kırmızı.....
.
7. Kendini okutan blog dediğin?
.
bana bişeyler katan, çok da ahkam kesmeyen, samimi olan vs....
.
8. Bu blog sahibi/sahibesiyle karşılaşabileceğin yerler?
.
beşiktaş çarşı, haftada iki kez akşamları iş çıkışı mutlaka biraz dolanırım... belli noktalarım vardır uğrarım... bunun dışında da yeme içme, gezme tozma için bolca taksim, alışveriş, spor, dişçi, cilt bakımı vs. işler için nişantaşı, hava almak icin istinye sahili....
.
bu mimi kimseye gondermiyorum, zira coktaan gecmis bitmis bir mimdir kendisi...
bu bir mimdir kelimesi sadece bana mi, bir mumdur iki mumdur türküsünü hatırlatıyor acaba....
.

12.11.2009

yenili-n-kler...



biyerlerden bişekilde görmüş, duymuştum, artık dergi mi, gazete mi, televizyon mu hatırlamıyorum... çok da ilgimi çekmişti... hem eserlerin çıkış noktasındaki fikir, hem çalışan ekip ki uluslararası deneyime sahip moleküler genetikçiler, biyokimyagerler, tasarımcılar ve fotoğrafçılardan oluşuyormuş, hem de ortaya çıkan eserler insanın ilgisini çekmeyecek gibi değil... tamamen kişiye özel tablolar...

DNArtist, 2 senedir üzerinde çalıştıkları, kişilerin kendi DNA'sından eşi olmayan portrelerini yaratan DNArtist projesini mayıs sonu itibariyle hayat geçirmiş. dünyada benzelerini yapan iki tasarım atölyesi varmış, biri Kanada'da diğeri ise İngiltere'de. DNA portreler uzun zamandır New York Modern Sanat Müzesi dükkanının en çok satanlar listesindeymiş.

bu özel tablolardan ben de evimde görmeyi isterim açıkçası... siz de isterseniz tık tık...




bir de, internet üzerinden yayınlanan yeni bir kadın dergisi haberi vermek istiyorum... aynen aylık bir dergi  hazırlanan Womenist e , dergi formatının yanı sıra web formatıyla da  ulaşılabiliyor... ingilizce ve türkçe yayınlanan, yazar kadrosu da yine türk ve yabancı yazarlardan oluşan dergiye ben abone oldum bile...

9.11.2009

güneşli bir pazar günü ve sahil keyfi...



geçen haftasonu 7-8 dereceleri gördükten sonra, bu haftasonu 22-23 leri yaşamak, nasıl bir ruh dalgalanmasına sebep olabiliyormuş bunu da biliyoruz artık... tüm bu dengesizliklerin çok önemli sebepleri var elbet ama bu insanoğlu bazen de çok basit bi varlık, ve hemencecik tav olup seviniveriyor hava ısındı, kasım ayında t_shirt le gezdim diye... ben de öyle...

böyle sürpriz gibi gelen sıcak, güneşli haftasonlarında arabayla sahile inilmemesi gerektiğini bir kez daha deneyimlemek üzereyken, emirgan girişinde bir anda cillop gibi bi park yeri bulmamız sanırım bizim şansımızdı... zira biraz daha o hızda ilerlemeye çalışsak pazar keyfi pazar eziyetine dönüşebilirdi...  ama biz çok yerinde ani bi kararla arabayı bırakıp yürümeyi tercih ettik... emirgandan bebeğe... biraz yorulmuş olsak da sonrasında bebek taps de en favori masayı boş bulup bi güzel kurulmak, buz gibi hefeweizenden yudumlayıp, belçika usulu midyeleri mideye indirerek boğazı izlemek pek keyifliydi...

evden çıkarkenki planımız son gününde olsa bienali gezmekti, malum iş güç, tadilat derken fırsat olmamıştı bi türlü... ama iyi ki vazgeçip rotayı ters yöne çevirmişiz... istanbula yerleşip, mimarlık eğitimine başladığım yıldan beri ilk kez bienali gezmedim...

hayatın öncelikleri, keyifleri değişiyor galiba...

tahinli kurabiye...


benim için ev hayatımın biraz düzene girmesi demek, keyif için mutfağa girmek demek aynı zamanda... bu durumlarda benim toshi de denenecekler folderında bekleyen tariflere yönelirim hemen... bu da öyle bi tarifti, ama artık evdeki tarif defterime geçirip, aklıma geldikçe yapacağım bi tarif oldu... bunun en büyük sebebi, bu kadar basit ama bi o kadar da farklı bi lezzetinin olması tabiki ...




genellikle tariflerimii nette araştırıp, birkaç farklı tarifi kaydedip, sonra onları kafama yattığı şekilde uyarlıyorum.. bu da öyle oldu, tahin zaten yağşı bişey olduğundan yağ türünü değiştirip, miktarını da bi hayli azalttim... hiç bi aksaklık yaşamadım...

1 su bardağı tahin
1 su bardağı toz şeker
1/2 su bardağı sıvıyağ
1 su bardağı iri dövülmüş ceviz
1 yumurta ( sarısı-beyazı ayrılmış)
1 paket kabartma tozu
aldığı kadar un (malesef böyle)

yumurta beyazı ve ceviz hariç tüm malezemeler karıştırılarak, katı bir hamur elde edilecek şekilde un eklenerek hamur yoğurulur. şekil verilip, yumurta akına ve cevize batırılıp, 180derece fırında üzeri kızarıncaya kadar pişirilir... aldığı kadar un sözü bi sürü tarifi denememek için sebep teşkil edebilir aslında, başlarda benim için de böyleydi... ama artık ben, aldığı kadar unla katı hamur yaparken, unu azar azar ekliyorum, her ekleyişten sonra yedirinceye kadar yoğuruyorum ve artık daha fazlasını yediremem e kanaat getirinceye kadar buna devam ediyorum...


 veee bu da benim şirin yumurta ayiricim...

3.11.2009

daha önce neredeydin a-box şeffaf ayakkabı kutusu...

evdeki diğer işler bitince, sıra nihayet düzenleme safhasına geldi... ilk hedefim, uzuun zamandır en büyük stresim haline gelen, ayakkabı dağlarıyla savaşmaktı...


daha önce de söylediğim gibi bu konuda a-box a çok güveniyordum... internetten yeterince incelemiştim, ama yine de canlı canlı göreyim ve öyle sipariş vereyim diye geçen cumartesi a-box un osmanbeydeki yerine gittim, tabii kankimi de yanima katarak ....gidişimiz kapanma saatini bulmuştu, ama sagolsun murat bey bekledi bizi... çok sevimli birisi... bize güzel güzel anlattı kutuları, farklı amaçlar için de nasıl kullanabileceğimiz konusunda fikir verdi... gitmem iyi oldu, zira netten sipariş versem deneme amaçlı daha az sipariş verebilirdim, ama gidip de gorunce bayaa bi arttirdim kafamdaki sayıyı... ama yine de murat beyin önerilerini değerlendirecek kadar arttirmamışım, önce ayakkabılar... sonraki siparişe de diğer şeyler...



evden bayya bi kutu çikti, zira içindeki ayakkabılar raflarda olduğu için boş duran kutular da varmış... kutulari yerleştirmek, eskileri atmak da ayrıca keyifliydi... evde artık şeffaflık politikası başlattık diye geyik yaptık durduk sevgiliyle... tabii kimin kaç tane ayakkabısı varmış, o da apaçık ortaya çıktı... bu ayrı mesele, bu konuyu burada kapatıyorum...

şu aralar eve her gelene, ayakkabı dolaplarını açıp gösteriyorum... tabii ilk parti aldığım kutular yetmedi... yine sipariş vermem gerekecek, ama bu sefer hem kendime, hem anneme, kardeşime,arkadaşlarıma falan da... bence süper bi hediye olacak... bu kutulardan hediye alıp da sevinmeyecek bi kadın olamaz herhalde...


bu düzenleme işlerine fena kaptırdım ya, hızımı alamıyorum... geçen gün de ikea dan bu çekmece düzenleyen kutulardan aldım... bunlar da bayaaa işe yaradılar...

bizde şu aralar durumlar bu çerçevede... tadilatlar sırasında, gardrop boşaltılıp, sökülüp, oda değiştirirken, bende bazı yeni kararlar aldım... henuz etiketi bile üstünde duran, ya da sadece bir kere giyip sonra unuttuğum şeyler biraz dokundu açıkçası... artık sezonluk liste yapıp öyle alışveriş yapıcam, her görüp begendigini almak yok...bu sezonun listesi oluştu gibi... onun dışında kendimi eve adıyorum... ııııı indirimlere kadar... :P

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...