28.02.2011

dört aslan / four lions



bu sene if te izlediğim ve  çok başarılı bulduğum bir film dört aslan... tam da tanıtım yazılarındaki gibi hem islam terörü üzerine bir hiciv, hem biraz dram, hem de sağlam bir komedi...

yönetmen gerçek anlamda farkli, sivri ve iddialı bir eser ortaya çıkarmış... film öncesindeki sohbetinde, film için araştırma yaparken karşısına çıkan ironik hikayelerden, haberlerden de bahsetti biraz...

mesela, uçaklarda sıvı kısıtlaması sonrasında, uçağa sokmak istediği sıvıyı önce havaalanında bir yere gömüp, uçağa binerken onu oradan almayı planlayan bir teröristin, onu ele veren bilgilerden birinin de bilgisayarından 'how to dig a hole' ( nasıl çukur kazılır) ı googlelaması olduğunu veya arap prenslerinden birine suikast düzenlemek için bombasını fitil şeklinde prensin çadırına kadar getiren yemenli teröristin, bombayla ilgili bir hata sonucu kendisini füze gibi metrelerce havaya fırlatttığıyla ilgili haberlerden bahsettiği anlarda daha filmi izlemeden bizi ne kadar eğlenceli dakikaların beklediğini anlamıştık...

22.02.2011

5 ayın sonunda...


oğlusumu hala anne sutuyle besliyorum... oglusa ilk 6 ay sadece anne sütü vermek de, benim normal dogum kadar  üstüne düştüğüm bi konuydu... dünkü 5. ay kontrolu sonunda oglusum yine hem boy hem de kilo artışındaki ivmesini devam ettirince, benim artık ek bişeylere başlasak mı serzenişim de refüze edildi... kirmizi gururla sunar; 72 cm, 8250gr lık bir toramanı besleyebiliyorum...


ben ise +5 kiloyla hayatıma devam ediyorum... bir ara 4 e de düşürmüştüm aslında... son tatil sonrası yine 5 oldu... 5 kilo benim boyumda (1.69) bir beden büyümek demekmiş onu anladım.. 3 pantolonla bir kış nasıl geçirilir tezi yazabilirim... süt vermeyi azaltırsam biraz bogazımdan kesip kilo vermeye baslarim diyordum ama en az 1 ay daha hayal oldu...


hala çoğunlukla evdeyim... iş hayatım; toplantılara katılmak, arada 2.5 saatlik dilimlerimde ofiste kitap karıştırıp yeni işler için biraz eskiz yapmak, bi de  akşamları sevgilinin  işlerin akışını takip edeyim diye eve getirdiği çizim vs. yi incelemekten ibaret...


tam zamanlı ev hayatını sevmedim... günlerim hiç bu kadar verimsiz geçmemişti daha önce... bi de 12 senedir oturduğum apartmanda anca bu aylarda komşularla bir iletişimim oluyor... kahveye falan geliyorlar, ogluşa hediyeler getiriyorlar, yaptiklari pasta borek vs. den bir tabağa koyup kapıyı çalıyorlar... taa öğrenciyken geldiğim apartmanımda, bu kadar sevildiğimi bilmiyordum doğrusu...



geçen haftalarda nihayet dişçime gidebildim... bu aslında yeni yıl oncesi hedefimdi... doğumdan beri tatlısız günüm geçmemekte ve bunun sonucu da sağ üst tarafta bir sızlama şeklinde oldu... dişçim bi güzel kontrol etti, bi sürü test yapti ve ta taaam, bir aksaklık bulamadı... anladım ki hissettiğim sızı dişlerime değil, vijdanıma aitmiş...


nihayet yogaya da başladım... bu da aslında yeni yıl oncesi hedefimdi... şimdilik haftada 1 gidebiliyorum... neredeyse 1 senelik ara (arada gittigim 7 ders hamile yogasını saymıyorum) beni ciddi geriletmiş...

son dönem çanta içi yatırımlarım

bir iki kez sinema keyfi yaptim. kahvem, muffinim, kestanelerimle ilaç gibi geldi... hatta bugunlerde if istanbul için de birkaç bilet bile aldim... biri de suare ;P ( sevgiliye teşekkürler...) ama bol filmle coşma hakkımı istanbul film festivaline saklamaktayım...


hem çalışmayıp hem de benim gibi yeni bebek sahibi olup çalışmayan arkadaşlarım olunca, arada bir gündüz kaçamakları da kaçınılmaz oluyor tabiii... cihangir olsun, bebek olsun; haftaiçi gündüz saatleri de bir başka keyifliymiş valla...


iki kez şehirdışı seyehatimiz oldu oglusla... ilk uçak deneyimimiz cidden ilk kez uçağa biniyormuşcasına heyecanlıydı... ama gıkı bile cıkmadan biten yolculugun sonunda, hostes ablalardan esaslı bi aferin alan oglumun yuzundeki o magrur bakisi gordum desem...


son haftalarda bi de malum indirim gunlerini geride bıraktık.. yine haftaiçi gündüz gezmelerim sonucu dolabıma hoş parçaları indirimli olarak katma şansım oldu... ama kilo işi alışverişte de insanı frenleyen bişeymiş onu anladım. ilk kez yaşıyorum, onumuzdeki sezonlarda surmemesi dilegiyle diyorum...

11.02.2011

gülümseten şeyler...


ilk kez, geçtiğimiz yaz çeşme de görmüştüm bu karpuz topları... o zaman da bakip gülümsemiştim... dün de beşiktaş tan eve yürürken yine karşıma çıktılar... akıl edip yapanı tebrik etmek istiyorum...

e artik huysuz aksi ihtiyar teyzeler, çocukların bahçesine kaçan topunu,  bıçakla ortadan bi güzel ikiye kesebilir miii, pek emin değilim doğrusu...

3.02.2011

bu seneki keçeler...


farkettim ki, keçe hobimin periyodu senede 1 olabilmiş anca... bunlar da bu senekiler...

aslen oglusun ihtiyaçları için eminönüne gitmiştik, artan pek kısa bi süreyi sevgili saat bakmak, ben de taa gecen seneki kece siparişlerime parça almak için değerlendirdim... sipariş derken yanlış anlaşılmasın, kardeşlere, eşe, dosta... eksikleri tamamladıktan sonra, yeni bişeyler için de parçalar alacak vakti bulabildim ve sonuç da bunlar oldu...

hazır parçalarla bişeyler yapmanın beni oyalayıp eğlendirdiği kesin, ama artık keçelerimi plaka olarak alıp, figürlerimi kendim hazırlayarak bişeyler yapmanın da vakti geldi sanırım... bu şekilde çok fazla kendimi tekrar etmeye başladım zira...

öncekiler de burada ve burada...

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...