24.10.2009

çavuş kırmızı...




son 10 gündür benimle ilgili en iyi tanımlama bu malesef... çavuş kırmızı... tabii çavuş derken, bildiğimiz anlamda çavuş değil... efenim çavuş kelimesi, askeri terminolojideki anlamından gayrı, inşaat vb. camiasında da, şantiyede ustaların başında duran, aynı zamanda kendisinin de bir ve bazen birden fazla (ki bunlar en aranılan tiplerdir) ustalık alanı olan kişi anlamına da gelir...

vee biz de sonunda, sayfada sag tarafta bu aralar bolumunde aylardir yazılı duran, ocak ayında mutfak yenilemesi başlayan, ağustosta kombi yenilemesiyle devam eden tadilat serüvenimizi, geçen 10 günde (bir gayretle),  son olarak boya ile taçlandırarak bitirdik... tüm bu süreçte bendeniz evde, kimi zaman oturacak bir sandalye bile bulamayarak, kimi zaman gelen giden ustaların başında dikilip bıkbıklanarak, 2 günü internetsiz, bol tozlu, bol ekmek arası köfteli günler geçirdim... yani çavuş oldum...

senin ustalık alanın neydi derseniz, cevap yukardaki resimde diyim, siz anlayın...

sadece boya olsa eminim daha bi kolay olabilirdi, ama ben evle ilgili usta gerektiren tüm işleri 50kere pislik olmasın, hepsi bi kerede bitsin artık diye diye biriktirdigim için, bu 10 günde evde demirci, alçıpancı, boyacı, elektrikçi, marangoz, tesisatçı, doğramacı ve parkeci olmak üzre toplam 8-10 farklı kalemde iş halledildi...
evi düzene oturtamadım hala, gelecek yeni 1-2 parça mobilyadan sonra bunu başarabilicem sanırım... kendime güveniyorum, bi de şu a-box ayakkabı kutularına... bakalım, görücez....



ev yaşanamaz durumda olunca, biz de bol bol dışarı attık kendimizi... onceki hafta pazar günü de, taksim gezi parkındaki sahaflar festivaline gittik... eski, tozlu kitapların arasında bolca vakit geçirip kafa dağıttık... eski kitapların kapak tasarımlarının ne kadar farklı ve kapaklardaki grafik çalışmaların ne kadar özenli olduğuna bi kez daha şaşırdık...




ben kendime eski bir yemek kitabı bulup aldım ekrem muhittin yeğen in, resimde sağ tarafta görünüyor...ekrem muhittin yeğen i birkaç sene önce, internet aracılığıyla duymuş, araştırmıştım... o zamandan beri de yemek eğitimi konusundaki yayınlarını ararım... bulabilsem şu kalın mı kalın temel yemek eğitimi kitabını edinmek isterdim... sahaflarda onu bulamadım ama o kitabın içeriğinden bi parça olan alafranga tatlı ve pasta öğretimi kitabını bulup aldım... kitap hüsnütabiat matbaası 1962 basımı... kitabın içinde  önceki sahibinin denediği tariflerle ilgili yorumları falan var... ayrıca, pasta malzemeleri ve ekipmanlarıyla ilgili çizimler de öyle hoş ki...




bi de bi akşam da, vizyona girdiği sıralarda bi türlü fırsat bulup gidemediğimiz inglourious bastards a gittik... bi sürü yerde bi sürü olumsuz eleştriler okumuştum... sanırım beklentimi de bir hayli düşürüp gitmişim filme bu yüzden... ama ben hiç de uzun ve sıkıcı bulmadım filmi... aksine 2,5 saat nasıl geçti anlamadım... alışılmış tarantino filmlerinden farklı olduğunu kabul etsem de, başarısız değil di bence...

bir tadilat vs. serüvenimiz de böylece bitmiş oldu... bi süre eve çivi bile çaktırmayı düşünmüyorum... şantiye, işimin önemli bir parçası biliyorum ama mümkünse şu aralar ben biraz temiz, sıcak, konforlu ofisimde olmak hatta toplantıya falan bile çıkmamak istiyorum... çok mu...

17.10.2009

looking down and around...


beğendiğim, zaman zaman ne var ne yok diye baktığım bazı siteleri de benim toshi de, favorites imda tutuyorum... bu sitelerden özellikle bi tanesini sizinle de paylaşmalıyım... siz de benim gibi, hayata dair, ilginç kadrajları olan, birbiriyle çok alakasız fotograflara bakıp kafa dağıtmayı seviyorsanız, looking down and around tam da size göre olabilir...

14.10.2009

bakış açısı farkı...


berlinde bulunduğumuz gunler, almanya seçimlerinin bir hafta öncesine denk geldi... seçim havasını şehirde nasıl soluduğumuza gelirsek, hiç birşey solumadık diyebilirim... yok öyle bizdeki gibi, metrelerce afişler, yeri göğü flamalarla bayraklarla süslemeler.... ne görüntü kirliliği, ne de gürültü kirliliği... sadece birkaç tane sokak lambasında resimdeki gibi 50x70 boyutlarda bir kaç poster... herşey bundan ibaret... sessiz, sakin ve de saygılı...

resimdeki postere gelince, neden boyle dekolteli bi görsel kullanılmış diye düşünmeden edemiyor insan... ama zaten verilen mesaj da dekolte ile ilgiliymiş... afişte ' gösterecek daha çok şeyimiz var ' yazıyormuş...

bambaşka bir bakış açısı ve bambaşka bir yaklaşım..
ve angela merkel seçimi kazandı biliyorsunuz...

8.10.2009

berlin, berlin...

.
cook gecikmeli bir berlin yazısı, ama yazmadan atlayıp geçemem de... zira atladıklarım, yazdıklarımın misli misli olmaya başladı bu aralar... tekrar blog yazmaya, önceki blogda yazdıklarımı okuyup o günlerimi ve o günlere ait blogda yazan ya da yazmayan bi sürü detayı hatırlayıp, yüzümde küçük tebessümler oluşunca karar vermiştim, ve blog yazmak iyi bişey, hayatına dair böyle kayıtların olması güzel bişey demiştim... hala da aynı düşünüyorum ama malesef hayatıma yetişmekte zorlanıyorum, ve itiraf edeyim ilk aksattığım şey de bu günlük oluyor... bazen beceremiyorum, bıraksam mı diye düşünüyorum, sonra yok diyorum kör topal da olsa devam...
.
bayramda, programlarda bir aksaklık olmadı ve biz berline gittik ve döndük de... bilet işi bir iki carlamayla bizim istedigimiz şekilde halledildi... berline 3. gidişimizdi, ama sanki ilk kez gidip görüyormuşuz gibiydi... nedenine gelirsek, önceki gidişlerde öncesinde ful programlarla, haritalarla, rotalarla gidip şehri gezen biz, meğer berline turist olarak gidilip de görülecek yerlerin hiçbirisini görmemişiz... malum mimarız ya, bilmem nerdeki bilmem ne mimarın meşhur binasını, ya da başka bitanesinin çok meşhur dükkanını hatmetmişiz de, gözümüzün önündeki 365m lik kuleye çıkmamışız, ya da türklerin yerleşim bölgesi olan kreuzberg e gitmemişiz mesela...
.
hal böyle olunca, misafiri olduğumuz sevgili arkadaşlarımıza bıraktık kendimizi, nereye derlerse oraya gittik uslu uslu.. vee dee cook keyif aldık...
.
bu gidişimde, berlinin kafamdaki imajı bayya bi değişti diyebilirim... öncesinde benim için, bol bol görüp gezdiğim modern binaların fln. da etkisiyle daha formel bi havası varken, bu sefer gidip gezdiğim yerler sayesinde, ki bu daha çok doğu tarafı oluyor, daha sıcak deneyimledim berlini...

.
.
yediğin içtiğin senin olsun, gezdiğin gördüğünü anlat derler, ama blog işi böyle bişey değil işte... bu tatilde, bi sürü güzel cafeye, restorana da bolca vakit ayırdık... telaşsızca, bazen sadece güzel kahve içmek için bazen de öğün arası bi italyan meze tabağını atıştırmak için, hatta bazen de sadece güzel müzik çalıyor diye bol bol yayıldık, özellikle de dışarıda masası olan yerlerde... zira hava da hiç ummadığımız kadar güzeldi, şansımıza...
.
berlin bence ilginç biyer, pek çok farklı açılardan etkileyebilir insanı... bu gidişte beni en çok etkileyen, doğu kısımdaki o yüzlerce metre uzunluktaki tek blok binaların arasında yürümek, ve onların büyüklüğü altında ezilmek oldu... bu binaların arasında uzanan dev caddelerde (öyle dev ki, biz de olsa iki blok arasıcaddenin ortasına bir yapı adası daha kondurlur kesin) kendini küçücük hissetmek cidden çok garipti...
.
sonuç, yine gidecek ben....
.

1.10.2009

yok artık...

dün rastgele tikladigim bi blogdan bir linke ulaştım... daha önce de bahsetmiştim, hiç işim olmaz bu diyet vs. işleriyle ama, merak işte... linkten ulaşığım sayfada çabucak ideal kilomu hesapladım... aman allahım o da ne, orada çıkan rakam benim şu anki kilomdan 9kilo 897gram daha fazla...
.
birkaç kiloyu anlarım da, 10 kilo da pes be kardeşim... öyle zayıflıktan kırılan çökmüş de bi halim olmadığına göre, bu diyet merkezleri olsa olsa moral vermek için böyle bişey yapmış olabilirler diye düşündüm önce... sonra yukarıdaki ve ona benzer bi sürü tabloyu görünce, artık standartlar üzerinde bi revizyona gidilmesi gerektiğine karar verdim... zira geçen gün bir arkadaşım da, çocuklar için belirlenmiş standartların ve beden ölçülerinin tutmazlığından bahsedip, yakınmıştı...
.
yine de, moral bulayım derseniz, tık tık...

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...