28.12.2011

pazartesi halleri...


onceden isteyip de basaramadigim bazi seyleri, oglusla birlikte yenilenen hayatımıza da daha bi kolay adapte ediyorum... artık bu, anne sıfatıyla birlikte degisen bakis acilarindan midir, artan sorumluluk bilincinden midir, yoksa cocuklu bir ciftin ve de evin daha bir ailevi olmasından mıdır nedir, bilemiyorum...

mesela, iste verdigim 6 aylik aradan sonra, artık pazartesileri ofise giderken hem ofisle ilgili alisverisleri, hem de cicekciye ugrayip masama koymak icin cesit cesit cicekleri atiyorum alışveriş çantama...

hala her hafta alamasam, bazen atlasam da, bu kadarı bile iyi bir rutin oldu benim icin...

baktıkça hem çiçeklerin, hem de bu ve benzer basit seyleri duzene oturtmus olmanın mutluluğu doluyor içime...
ohh, misss....

5.12.2011

reklam kokan haraketler / 2...


keyifle izlediğim, ürünlerini çok beğendiğim bir sayfaydi...
yakin bir arkadaşımın doğumuna da az kalmışken, ilk siparişimi vermek için fırsat bu fırsattır dedim ve herşey çabucacik ve kolaycacik halloldu...

ben çok beğendim, gösterdiğim arkadaşlarım, annem vs. bayildilar...
veee hediye ettiğim arkadaşımı da gözleri dolacak kadar sevindirdi...
daha ne olsun...

eline saglik nazo...
.

19.10.2011

iyi ki doğdun, ne çabuk 1 oldun...


annelikle ilgili görevleri maddeler halinde sıralarsak, temel ihtiyaçlarin hemen sonrasında organizatörlük geliyormuş...  yaklaşık bir ay önceki 1. doğumgünü telaşımda idrak ettim bunu...

masadaki yiyecekler dışındaki tüm organizasyon, hazırlık vs. yi tek başıma hallettim dersem ne tip sancılar içinde idrak ettiğim de az biraz anlaşılabilir...


neyse, ben ilk sinavimi verdim şimdilik... şurada yazan, doğumgünlerini 1,3,5. yıllarda kutlama fikrine de tamamen katılıyorum...


henüz 1. yaş olduğu için tema tabii ki de 1 idi...
bunun daha ben10 i, bakugan ı, caillou su da var biliyorum...
olsun, onlara da varım, 4 gözle bekliyorum...

11.10.2011

uvvvaaa, uvvv vvvvaaa...


bu magazayi kim tasarlamis acaba... KIRMIZI sever birileri olsa gerek :)))

4.10.2011

isteyip, niyetlenip, bi türlü başlayamamak...



bi garip geldi, yeni kayit yazisini tiklarken... haftalar, aylar hatta mevsimler gecmis yazmayali... yukardaki cümlenin insani degilim ben aslında, demek ki gerçekten içimden gelmemiş yazmak...
hayat bu kadar hızlı akarken, bi cok onemli sey olurken ve biterken, daha fazla seyi atlamamalıyım hissiyatım agır basmaya basladı, üşengeçliğimle olan yarışta...

23.08.2011

...

dönüş yolundayım...

2.03.2011

28.02.2011

dört aslan / four lions



bu sene if te izlediğim ve  çok başarılı bulduğum bir film dört aslan... tam da tanıtım yazılarındaki gibi hem islam terörü üzerine bir hiciv, hem biraz dram, hem de sağlam bir komedi...

yönetmen gerçek anlamda farkli, sivri ve iddialı bir eser ortaya çıkarmış... film öncesindeki sohbetinde, film için araştırma yaparken karşısına çıkan ironik hikayelerden, haberlerden de bahsetti biraz...

mesela, uçaklarda sıvı kısıtlaması sonrasında, uçağa sokmak istediği sıvıyı önce havaalanında bir yere gömüp, uçağa binerken onu oradan almayı planlayan bir teröristin, onu ele veren bilgilerden birinin de bilgisayarından 'how to dig a hole' ( nasıl çukur kazılır) ı googlelaması olduğunu veya arap prenslerinden birine suikast düzenlemek için bombasını fitil şeklinde prensin çadırına kadar getiren yemenli teröristin, bombayla ilgili bir hata sonucu kendisini füze gibi metrelerce havaya fırlatttığıyla ilgili haberlerden bahsettiği anlarda daha filmi izlemeden bizi ne kadar eğlenceli dakikaların beklediğini anlamıştık...

22.02.2011

5 ayın sonunda...


oğlusumu hala anne sutuyle besliyorum... oglusa ilk 6 ay sadece anne sütü vermek de, benim normal dogum kadar  üstüne düştüğüm bi konuydu... dünkü 5. ay kontrolu sonunda oglusum yine hem boy hem de kilo artışındaki ivmesini devam ettirince, benim artık ek bişeylere başlasak mı serzenişim de refüze edildi... kirmizi gururla sunar; 72 cm, 8250gr lık bir toramanı besleyebiliyorum...


ben ise +5 kiloyla hayatıma devam ediyorum... bir ara 4 e de düşürmüştüm aslında... son tatil sonrası yine 5 oldu... 5 kilo benim boyumda (1.69) bir beden büyümek demekmiş onu anladım.. 3 pantolonla bir kış nasıl geçirilir tezi yazabilirim... süt vermeyi azaltırsam biraz bogazımdan kesip kilo vermeye baslarim diyordum ama en az 1 ay daha hayal oldu...


hala çoğunlukla evdeyim... iş hayatım; toplantılara katılmak, arada 2.5 saatlik dilimlerimde ofiste kitap karıştırıp yeni işler için biraz eskiz yapmak, bi de  akşamları sevgilinin  işlerin akışını takip edeyim diye eve getirdiği çizim vs. yi incelemekten ibaret...


tam zamanlı ev hayatını sevmedim... günlerim hiç bu kadar verimsiz geçmemişti daha önce... bi de 12 senedir oturduğum apartmanda anca bu aylarda komşularla bir iletişimim oluyor... kahveye falan geliyorlar, ogluşa hediyeler getiriyorlar, yaptiklari pasta borek vs. den bir tabağa koyup kapıyı çalıyorlar... taa öğrenciyken geldiğim apartmanımda, bu kadar sevildiğimi bilmiyordum doğrusu...



geçen haftalarda nihayet dişçime gidebildim... bu aslında yeni yıl oncesi hedefimdi... doğumdan beri tatlısız günüm geçmemekte ve bunun sonucu da sağ üst tarafta bir sızlama şeklinde oldu... dişçim bi güzel kontrol etti, bi sürü test yapti ve ta taaam, bir aksaklık bulamadı... anladım ki hissettiğim sızı dişlerime değil, vijdanıma aitmiş...


nihayet yogaya da başladım... bu da aslında yeni yıl oncesi hedefimdi... şimdilik haftada 1 gidebiliyorum... neredeyse 1 senelik ara (arada gittigim 7 ders hamile yogasını saymıyorum) beni ciddi geriletmiş...

son dönem çanta içi yatırımlarım

bir iki kez sinema keyfi yaptim. kahvem, muffinim, kestanelerimle ilaç gibi geldi... hatta bugunlerde if istanbul için de birkaç bilet bile aldim... biri de suare ;P ( sevgiliye teşekkürler...) ama bol filmle coşma hakkımı istanbul film festivaline saklamaktayım...


hem çalışmayıp hem de benim gibi yeni bebek sahibi olup çalışmayan arkadaşlarım olunca, arada bir gündüz kaçamakları da kaçınılmaz oluyor tabiii... cihangir olsun, bebek olsun; haftaiçi gündüz saatleri de bir başka keyifliymiş valla...


iki kez şehirdışı seyehatimiz oldu oglusla... ilk uçak deneyimimiz cidden ilk kez uçağa biniyormuşcasına heyecanlıydı... ama gıkı bile cıkmadan biten yolculugun sonunda, hostes ablalardan esaslı bi aferin alan oglumun yuzundeki o magrur bakisi gordum desem...


son haftalarda bi de malum indirim gunlerini geride bıraktık.. yine haftaiçi gündüz gezmelerim sonucu dolabıma hoş parçaları indirimli olarak katma şansım oldu... ama kilo işi alışverişte de insanı frenleyen bişeymiş onu anladım. ilk kez yaşıyorum, onumuzdeki sezonlarda surmemesi dilegiyle diyorum...

11.02.2011

gülümseten şeyler...


ilk kez, geçtiğimiz yaz çeşme de görmüştüm bu karpuz topları... o zaman da bakip gülümsemiştim... dün de beşiktaş tan eve yürürken yine karşıma çıktılar... akıl edip yapanı tebrik etmek istiyorum...

e artik huysuz aksi ihtiyar teyzeler, çocukların bahçesine kaçan topunu,  bıçakla ortadan bi güzel ikiye kesebilir miii, pek emin değilim doğrusu...

3.02.2011

bu seneki keçeler...


farkettim ki, keçe hobimin periyodu senede 1 olabilmiş anca... bunlar da bu senekiler...

aslen oglusun ihtiyaçları için eminönüne gitmiştik, artan pek kısa bi süreyi sevgili saat bakmak, ben de taa gecen seneki kece siparişlerime parça almak için değerlendirdim... sipariş derken yanlış anlaşılmasın, kardeşlere, eşe, dosta... eksikleri tamamladıktan sonra, yeni bişeyler için de parçalar alacak vakti bulabildim ve sonuç da bunlar oldu...

hazır parçalarla bişeyler yapmanın beni oyalayıp eğlendirdiği kesin, ama artık keçelerimi plaka olarak alıp, figürlerimi kendim hazırlayarak bişeyler yapmanın da vakti geldi sanırım... bu şekilde çok fazla kendimi tekrar etmeye başladım zira...

öncekiler de burada ve burada...

31.01.2011

vallahi içim acıyor...



arada eve yemek sipariş ediyorum, şuradan... ediyorum da, her defasinda da içim acıyor şu yemeklerin içinde geldiği, ayakkabı kutusu gibi sapasağlam karton kutulara... bi de restoranda farkli mutfaklar var malum, her mutfağın en ufacık bir yemeği için ayrı bir kutu geliyor... 

ha bi de ozellikle yemek sepetinden sipariş verip, plastik servis istemiyorum notu düşmeme rağmen, hiç dikkate alınmaması, siparişlerle birlikte gelen çarşaf çarşaf broşürler de cabası...

resimdekiler epi topu 2 kişilik yemek için masamıza yığıldılar... kutuların kenarında da deniz temiz e destek verdiklerini belirtmişler...

iyi peki denizler temiz de, ağaçlar ne olacak...

.

19.01.2011

desigual YKM lerde...


uzun soluklu bir haber aslinda bu, yeni degil... artik desigual urunleri, hem de hic azimsanmayacak bir koleksiyon cesitliligiyle ykm lerde satiliyor... simdilik galleria, forum istanbul, cevahir ve kentpark gibi buyuk magazalarda... 


ayrica ykm, istanbul sapphire de 60 yil magazasi olarak yeni ve ozel konseptiyle acacagi magazasina, desigual in cocuk koleksiyonunu da getirecekmis... desigual tasarimlarini zaten begenirdim, boylesi renkli ve eglenceli bi markanin cocuk koleksiyonun da dort gozle bekliyorum...

13.01.2011

bi deneyeyim dedim, oldu gibi...


boyle seylerle pek aram yoktu benim. artık hamilelikle birlikte degisen hormon dengelerinden midir, yoksa oglus icin hazırlıklar sırasında cok fazla boyle seylerle icice oldugumdan mıdır bilmiyorum, heves ettim... bana boyle birsey yapip getiren olmadı ama bir arkadasim ve esi  dogum sonrası hastane ziyaretinde pasta vs yerine kocaman bir paket bebek bezi getirmisti... sonrasında bi guzel kullandık biz o bezleri, arkadaslarimizin da kulaklarini cinlata cinlata...

bu sene bizim arkadas cevresinde bu kadar cok yeni bebek olunca, ben de ziyaretlerde bez goturmeyi aklımın bir kosesine koymustum zaten... evdeki cekmeceleri de biraz kurcalayıp malzemeleri de denklestirince boyle bisey cikti ortaya... benim icime sindi, goturdugum arkadasim da cok begendi...

bir eminonu ziyareti sonrasi, denemelerime daha tesekkullu devam edebilirim... surada da anlatmistim ya, daha gelecek bi suru bebek var sirada...

12.01.2011

2010 a yetişmedi, ama yazmasam da olmaz...


yeni yıla dair pek bisey kalmadi aslinda, zaten ben de süslerimi kaldirdim, zaten bisürüsünü de çıkarmamıştım bile... bu seneki pek bi gecikmeli yeni yıl yazısı başlayan degil, biten yılla  ilgili; zira 2010 hayatımın en onemli senelerinden biri oldu... yılın ilk ayında gelen hamilelik haberiyle bir anda değişiveren gündemim, eylül itibariyle yepyeni bir hayatın başlangıcı oldu... 2010 da, hiç sevmediğim şekilde sevmeyi, hiç olmadığım şekilde mutluluğu, hiç bulunmadığım kadar özveriyi tattım... 365 günde insan kendine ne kadar şey katabilir, onu gördüm...

hal böyle olduğundan sanırım, biten yıldan kopmam da biraz zor oldu... bu yılın sonunda, yeni baslayan yıla dair planlarım ya da isteklerim olmadı, tam tersine yıl bitmeden gerceklestireyim dedigim bi suru maddem vardı... kimini hallettim, kimi kaldı... yeni yıl dileklerini ise bu sene icin rotarlı bile degil, direk iptal ettim. zira, henuz onumuzdeki haftayı ve hatta yarını bile tam planlayamazken, bu biraz anlamsız geliyor...

bazı seyleri kendi akışına bırakmak, bazen biraz koyvermek, olmayanları umursamamak, bardagin dolu tarafına daha cok odaklanmak, oğluslu hayatımın bana kattıkları şimdilik... ne diyim yeni yılda misli misli bu hislerden diliyorum kendime...

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...