24.03.2009

haftasonundan, ondan, bundan...


1. cumartesi günü markafoniden ilk siparişim, daha doğru internet üzerinden giyilebilecek bişey olarak ilk siparişim elime ulaştı... daha önce amazondan tonla kitap, strawberry den parfum, başka başka sitelerden elektronik şeyler fln. almışlığım vardı, ama şimdiye kadar hiç giysiye cesaret edememiştim...

markafoniye geçen yaz sonu üye olmuştum ama gelen maillerle pek ilgilenmiyordum... geçen gün little big le ilgili indirime bi bakiym derken, kyo indirimini farkettim, ve hemen tık tık... kyo nun kac senedir - taa sadece akmerkez vakkoroma da satıldığı günlerden beri- bikaç farklı modelini kullandığım için beden meselesi de hiç sorun olmadı bu alışverişte... başka bişey alsam bu kadar rahat olabilir miyim bilmiyorum tabii...

gün gelir ona da cesaret ederim belki...


2. pazar günü öğleden sonra arkadaşlarla daha önceden sözleştiğimiz gibi fotoğraf çekmek için buluştuk, ve santral istanbula gittik... yakın zamanda sanayi mirasımızla ilgili bi fotoğraf sergisi olacakmış, belki bizimkilerden de bi fotoğraf olur sergide... neyse asıl fotolar elektrik fabrikasında çekilecekken biz o binaya bağlı yan binadaki haritasız isimli sergide çok vakit harcayıp, sonrasında da tamirhane de yemek, bira, tatlı kahve derken saati 18.30 yapınca gerçek buluşma amacı da birkaç fotoyla sınırlı kaldı...

sergi acaip keyifliydi, bi sürü interaktif enstalasyon vardı, ve tümü de birbirinden keyifliydi... sergiyi gezdiğimiz tüm süre boyunca çoçuklar gibi şendik, hal böyle olunca da çıkanadık bi türlü...

tamirhaneye de ilk defa gittim, biseyler yedim... daha önce otto santrale gitmiştik, bu sefer kapalıydı.. hem de neden, çünkü o akşam otto da bir düğün vardı... tebrik ederim çok güzel bi mekan seçmişler....


3. pazar akşamı, yelizin sayfasında gördüğüm, daha önce parçalarını örüp küçük ördüğümü farkedince bi kenara attığım patiği birleştirdim... muhtemelen 33 numara bi ayağa olabilecek tek bi patiğim oldu... komik bi görüntüsü var, ama sıcak tutacağı kesin... neyse kış bitti zaten, belki seneye kendim için büyüğünü denerim... şimdilik hevesim geçti...

4. önümüzdeki hafta istanbul modern de kromozom xx adı altında kadın yönetmenlerin filmlerinden seçilen bir dişi filmler haftası yapılacakmış...
5. duyduğuma göre H&M, sonbaharda açılacak bayrampaşa forum avm de magaza arayışındaymış...

6. kotonda turkcell etiketli ürünlerde %30 indirim varmış...

karmakarışık bi post oldu, ama hepsini bi çırpıda yazmış oldum...

20.03.2009

bir u2 konseri gecesi rüyası ve azmin zaferi...



dun gece 12:30 da ofise geldik... hem ofisteki baglanti daha iyi, hem de iki bilgisayardan deneyelim diye... tabii öbür yakada kolluk kuvveti olarak da sevgili kanki coktan açmış siteyi, hazır bekliyor...

ama adamlar da akıllı tabi, siteyi sistem dışı bırakmışlar 00:59 a kadar... haa bu arada bizde italyanca bilen biri var mi yok, önümüzde sözlük, kelime kelime çözmeye çalışıyoruz yazanları...

sonra cidden 01:00 da satış başladı, ama bırak bilet almayı siteyi bile görüntüleyemiyoruz ki... sonra bir ara sevgilinin pc, sayfayı açar gibi oldu... benim toshi de tık yok... sonra sevgilinin pc bir iki hata verdi fln ama, sayfayi açtı, yerlerimizi seçtik, gönderim adresini girdik ve önümüzde 800 kişinin olduğu bi bekleme süreci başladı... benim toshi de yine tık yok...

bu arada kanki de ayni şekilde işlemleri yaptı, ve o da beklemeye başladı... benim toshi bırak bileti falan, sayfayı bile açmıyo... sonra neyse ona da bi gayret geldi heralde, açtı sayfayı, ama bizim istedigimiz yerdeki biletler tükenmiş bile çoktan... olsun ben de sectim baska bi kategoriden başladım beklemeye...

bu arada kankiyle online telefondayız, senin kaç kişi kaldı, yok sen bizi geçtin, hadi koçum... tabiii saatte 2 yi geçti, uykumuz zatan vardı, iyice bastırdı... tabi biyandan ne işimiz var bu saatte burda, ne yapiyoruz biz düşünceleri... sonra sırayla hepimizin beklediği sıralar bitti, ve tam oldu derken hepsi de hata verdi... nası bi moral çöküntüsü...

bi yandan da nası söyleniyorum, boyle is mi olur, bu ne sacmalik... sen insan hakları savunucusuyum de, bizi ve daha bi sürü ülkeyi beğenme, gelme, sonra biz burda boyle tepinelim... bileti burdan alamazsam, ustune misli misli kar koyan başka sitelere kalicam, ki o insafsızlar da burada 170 euro ya satılan en yuksek kategori biletlere 2500 euro ya kadar fiyat koymuslar... adamlar sizin üstünüzden dünyanın parasını kazansın haksız yere, siz bu sırada anca belki hissedip uykunuzda bi taraftan bi tarafa dönersiniz...

haa işte nerde kaldım, bu arada benim toshi daha bi hırs yaptı, gayrete geldi galiba, ya da canim işte sahibinin üzüntüsünü mü anladı ne... tekrar denedim, açtı! saçma sapan bi yerler seçtim farkında bile olmadan, sonra bekleme sırasına girdim, bu sefer hemen sıra geldi, işlemler pıtır pıtır oldu, kart no vs. derken saat tam 03:00 da konfirme ettim, olan bitene kendim bile inanmayarak bakakaldım ekrana...


ve bu da basarımın resmi...




o arada hemen muhtemelen çoktan uykuya dalmış kankiyi aradım, aldım dedim... en son zıp zıp zıplaya zıplaya eve döndüm... hala inanamıyorum...


e bu durumda gidiyoruz biz 8 temmuzda milanoya...


hello, hello, yeah, yeah, yeah...

18.03.2009

blazerlandırabildiklerimizden misiniz...


sanirim mesleki ortamin da etkisiyle pek kumas ceket giyen ya da giyebilen biri degilim... jean, kadife ya da kanvaslar neyse de böyle takim elbisevari ceketler pek giyilmez bizim camiada... giyilmez derken, alışıldık şekliyle giyilmez; mesela ben şimdiye kadar günlük giyiminde ceket kravat kullanan bi mimar tanımadım hiç...

ama şimdi ceket giyimiyle ilgili yaklaşim ciddi anlamda farklilaşti, basit baskili t sihrtler, skinny jeanler, uzun kolyeler vs. ile kombinlenen ceketler artık basbaya günlük giyimin bi parçası... e hal boyle oluncaaa, suyunun suyu indirimlerinde böyle basic bi ceket denk gelinceee, bi de özel dikilmiş gibi üstüne de cuk oturunca, kirmizi da şu ceket olayina bi el atmaya karar verdi...

bu alışverişimin; bu konuda tonlarca post yayınlayan, türlü türlü kombin alternatifleri sunan sevgili blogger arkadaşlarımın beni gaza getirmiş olmasıyla hiiiç alakası yoktur.... böyle biline... gerçekteeennn...

17.03.2009

U2 3D...


cumadan beri kıvranıyordum, ama haftasonu öyle bi dolu geçti ki... aslında dün de öyleydi... kim çok yoğun ve az uykulu bi haftasonunun ardından pazartesi sabah 5.30 da kalkıp, 7.30 da gaziantep e uçup, akşam 18.00 de dönüp, 19.30 seansına sinemaya gider ki? cevap veriyorum, benim gibi ezeli bi u2 hayranı...
iyi ki de yapmışım... u2 nin turne programını açıklaması, milano biletlerinin ben daha sayfaları doğru dürüst açamadan yaklaşık 1 saatte bitmesi ve delice hırslanıp başka şehirler için tekrar program yapmaya başladığım şu günlerde öyle iyi bi gaz oldu ki... konser boyunca bu sene kesin gitmeliyim, kesin gitmeliyim diye yineledim durdum kendime... hatta becerebilirsem en yüksek kategoriden bilet almaya bile karar verdim...


sinemada bile acaip heyecan yapti bende, bono yu uzansam dokuncakmışım gibi yakınımda hissetmek, kollarını kaldırıp zıplayanların sanki bir iki sıra önümde oturanlarmış gibi olması cidden çok keyifliydi... birkaç kez kendime hakim olmak zorunda kaldım, ayağa kalkıp tempo tutmamak ya da bağırmamak için... gerçi salonda dayanamayıp alkış tutanlar falan bile oldu ya...
neyse milano konseri için bir şans daha belirdi, çünkü biletlerdeki talebi görüp bazı şehirlerdeki konserleri ard arda iki güne çıkarmışlar sağolsunlar... 20 martta hem ben buradan, hem de bi arkadaşımın tanımadığım bi arkadaşı da milanodan biletlere saldırıcaz, bakalım başarabilecek miyiz... to be continued...

11.03.2009

mekanist.net




bazen basit bi yemek, bazen daha özel bi akşam yemeği, bazen arkadaşlarla bişeyler içmek vs. vs. sebeplerle dışarıda olacağımız herhangi bi zamanda genelde iki ruh hali arasında gider gelirim...

kimi zaman 'en iyi yer bildiğim yer' diyip uzuun zamandir gittiğim, menüsünü ezberlediğim, masalarına alıştığım mekanlardan birine gitmek, kimi zaman da hiç bilmediğim ordan burdan duyup aklımda kalmış yeni yerleri denemek isterim.

isterim ama, bu da bi risktir sonuçta, ' 0 ' referansla biyeri deneyip kötü yemeğe, kötü mekana tahammül etmek de olmaz tabiii... işte böyle durumlarda yapılan araştırmalar için yeni ve de yorumlar üzerinden çalışması sebebiyle de güvenilir bi kanal daha öğrendim...


farklı arkadaş gruplarımın değişmez duyuru, program ve mekan organizatörü olarak bendeniz; buradan, aradiğım ya da ihtiyaç duyduğum mekanı, mekanlar hakkındaki güncel bilgileri ve en önemlisi yapılan yorumları bulup, karar verme işini daha az sancılı halledebiliyorum... her eve lazım...

6.03.2009

mary jane...


iç ses : aaa kırmızı yine mi mary jane ?
kırmızı : hııı...
iç ses : e bunlar kaçıncı ?
kırmızı : napiym bunları seviyorum...


ps: bunları alalı 1 aydan fazla oldu, ama havalar saolsun oyle kötü ki, hala giyemedim... ben de evde giyip giyip hevesimi alıyorum, biraz da eğleniyorum... recessionista yazısının üstüne de ne iyi gitti ya, neyse ;p...

4.03.2009

the recessionista...

ekonomik krizin tüm dünyayı ne derece etkilediği malum... krizin teğet geçtiği ülkenin biz şanslı insanları da bu etkilenimin girdabındayız, ne haddimizeyse... ülkemizde yapılan bi araştırma sonucunda, kriz ortamında geçen şu son birkaç ayda insanların ilk önce gezi-tatil programlarından ve giyim alışverişlerinden kısıntıya gittiği ortaya çıkmış... eh tabi, yeme içme, barınma, ulaşım vs. gibi temel ihtiyaçlardan vazgeçilemeyeceğine göre...

peki ya fashionista dediğimiz tipler bu ortamda nasıl bi tavır alıyorlar... benim bu anlamda görüp bildiğim malum tiplerin hiçbirinin herhangi bi tavır alma ihtiyacı duyduğunu zannetmiyorum... hergün gazetelerde, dergilerde boy boy resimleriyle, simalarını ezberleyip ilginç kılıklarına şaşırmaktan sıkıldığımız tiplerden bahsediyorum elbette... ama yutdışında durum pek böyle değil galiba... birkaç yerde okuduğum haberlere göre the recessionista şu sıralar en çok takip edilen site olmuş bile... bizde içerik olarak tam da bu anlamda bi site yok benim bildiğim... keşke olsa, ama bu konuda alışveriş cini nin ve yeliz in verdiği haberler de çok faydalı oluyor açıkçası...

ben de bu aralar, mevsim değişiminin de yaklaşmasıyla gardrop detoxuma başlamış bulunuyorum... ve recessionistalık yolunda da, gözden çıkardığım parçalara, daha önce denemediğim bişeylerle fln. kombinleyerek, en az birer şans daha verip, gerçekten elden çıkarıp çıkarmama konusunda kararımı netleştiriyorum... uzun zamandır giymediğim birkaç tane de etek ayırdım, terziyle bi konuşup boylarını kısaltıcam... böylece yeniden giymeye başlarım belki...

2.03.2009

etiket tasarımı...

bu etiket tasarımlarına bayıldım... etikettir, en fazla ne olabilir e iyi bi yanıt... sadece biraz kafa yorulması yeterli aslında...
www.nine99design.com

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...