21.07.2009

kırmızı venedik ve floransada...


.
programda pazar günü de venedikteydik... venedik inanılmaz etkileyici biyer, bence gidip de büyülenmeyecek insan yoktur... biz sabah 9da ordaydık ve ilk olarak bi tekneye atlayıp, büyük kanalda ilerleyip meydana gittik... varır varmaz kendimizi kanalların, binaların arasında bulunca da, kalakaldık resmen... sevgili de beni o bakakaldığım anlarda çekmiş tam...
.

.
biz venedikte bol bol yürüdük, mümkün olduğunca çok sokak, köprü ve meydan görmek için ciddi bi efor sarfettik... ama orada insan bu büyüye hemencecik kapılıveriyor ve haritaya bile bakmadan sokaklarda kıvrılırken buluyor kendini... çok vıcık vıcık bi romantizmimiz yoktur ama evet itiraf ediyorum, o sokakta öpüşen çift biziz... biz yine gelenegimizi bozmadik sevgiliyle, farkli bi gölge fotogramiz daha oldu, bu seferki venedik sokaklarında...


.
ortamın etkileyiciliğinin en önemli sebeplerinden biri de bozulmamış dokunun bütünlüğü... bu taş binalar için, yine taştan yapılmış -zil, posta kutusu, diafon- üçlüsü ve bunun envai çeşit farklı tasarımlarına ben bayıldım...


.
sizce de bu mavi tekne, birazdan mr. bond koşarak gelip tekneye atliyacak ve tüm kanalları darmadağın edecek bi kovalamaca başlıyacak gibi durmuyor mu...


.
sonraki gün floransadaydık ve oradaki ilk günümüzün sabahını pisa, öğleden sonra ve akşamını sienaya ayırmıştık... pisa bence epi topu 1 saatlik bir tur, hatta şöyle söyliyim oraya gidip ' hıım gerçekten yamukmuş' diyip dönülecek biyer... ama bizim için malesef öyle olmadı, söylediğim gibi 1 saatlik turumuzu tamamlayıp sienaya geçmek için istasyona döndüğümüzde, o gün tren yollarinda grev olduğunu ve bizim bilet aldığımız da dahil bi sürü trenin iptal edildiğini öğrenip, küçük bi şok yaşadık... bırak ordan sienaya geçmeyi, akşam 18.30 da floransaya dönebildiğimize şükrettik... o gerginliğin üstüne biz de, bize tavsiye edilen santa croce meydanındaki bi restorana ( baldovino) gidip güzel bi ziyafet çektik, üstelik şansımıza o akşam meydanda bir de güzel bi klasik müzük performansı vardı...
.

.
italyayla ilgili kahve olayından bahsetmemek olmaz... T tabacchi yazan dükkanların tümünde güzel kahve var... biz sürekli olarak benim 'mekanın biraz ruhu olsun' diretmelerim sebebiyle resimdeki gibi hoş pastane ya da brasserileri tercih ettik, bir iki tanesi de zaten tavsiye edilmişti, çok yerinde diretmelermiş... kahveyi, italyanların da yaptığı gibi barda alıp, içip çıkmak adetten... bi de masada oturursaniz, hem kahveye iki misli para veriyorsunuz, hem de masa parası... bu arada hayatımın en güzel kahvelerini içtim desem çok da şaşırtıcı olmaz herhalde...
.


.
floransada ponte vecchio, köprü üstü sokak görüntüsü ve algısıyla çok ilginçti... köprüdeki dükkanlarin çoğu kuyumcuydu, ve anladım ki, kuyumcu dükkanlarının vitrinleri heryerde aynı...
.

.
insan 'eh işte italya ve fiat' diye düşünüyor ama hiç de öyle değil, fiattan çok alman ve japon arabaları burda da hakimiyetini ilan etmişti... ama arada bir fiat 500 görmedik degil, bu da bi tanesi... ben yakından ilk defa gördüm, ve evet gerçekten sarılıp kucaklayabileceginiz kadar küçük...
.
.
floransada şehir manzarası da cidden çok etkileyici... ortasında nehir var ya, bana hemen prag ı anımsattı... burada bahsedilmesi gereken en önemli şey, floransa katedralinin boyutu bence... fotografta da algılanabiliyor, katedral ve tabii ki o meşhur kubbesi şehir oranlarıyla o kadar alakasız ki, sanki uzaydan buraya ışınlanmış gibi...
.

.
floransa katedralinin yapımı birkaç yüzyıl sürmüş, son olarak kubbe kısmını, açılan yarışmayı kazanıp Brunelleschi tamamlamış... ama ne kubbe... tepesine çıkmak için tam 467 basamak tırmanmanız gerekiyor, yani yakalış 25 katlı bi bina... kubbe açıklığı 42m ve içiçe 2 katmandan oluşuyor... iç kubbe biraz daha basık, üst kubbenin oranları ise daha sivri... va bu kubbenin en önemli mimari özelliği de iskelesiz inşa edilmiş olması... turistik bilgi yok dedim ama dayanamadım yine... fotoğraflarda kubbeye çıkan süper klostrofobik merdivenler ve iç içe 2 cidar görülüyor zaten...
.
floransayla ilgili son olarak, muhteşem bi dondurma adresi de vereyim... yolu geçen olursa şiddetle tavsiye ediyorum, perche no!
.
bi de unutmadan, milano da tadı hala damağımda kalan, abartısız hayatımın en muhteşem pizzasını yediğim yerin adresini de vereyim spontini pizza... ne kadar iyi bir insanım di mi... çok sürprizli bi mekan, burda anlatmıyım, gidenler orda deneyimlesin en iyisi... bize de milano da yaşayan bi tanıdığımız tavsiye etmişti... ona ve bana sayfalarca gezi notları gönderen S., A. ve M. ye tavsiyeleri için ne kadar teşekkür etsem az...
.
gezimizle ilgili şimdilik aklımda kalan detaylar böyle... şimdi sıra, gezinin asıl çıkış noktası olan konser postunda...

2 yorum:

ALDI BAŞINI GİTTİ dedi ki...

Venediğin ruhuna uygun fotolar olmuş şeker. Birde merak ettim kanallardaki suyun rengi nasıldı birile bildiğin kahverengi su demiş aklımda öyle kalmış Amsterdamdaki gibi ama öyle değil sanki hıı ..

KIRMIZI dedi ki...

sagol canimcim... suyun rendi resimlerdeki gibi, oyle cok berrak degildi ama kahverengi de degildi... burasi bir ada ve su da deniz suyu ya ondan heralde.. gerci renk yaz ve kisa gore de degisiyor olabilir...

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...